Mizahı sevmem... Seyretmekten de, okumaktan da pek hazetmem... Ama blogumda bunun tersini sergileyen bir izlenim veriyorum, biliyorum... Sanırım bu blog işi, bana çoktan unuttuğum bir yönümü tekrar hatırlamamda yardımcı oluyor...
Gençlik yıllarımda, arkadaş grubumu etrafıma alıp, kırıp geçirdiğim günler çoktan geride kalsa da, demek ki hala içimde kıpırdayan birşeyler mevcut... It's alive !!!
Gençlikte o yılların verdiği doğal bir muzurlığın yanı sıra, mizahı tiyatro, diziler ve sinema sayesinde keşfediyorum... Komediyi önceleri özel tiyatrolardan takip ediyorum... Devekuşu Kabare, Nisa Serezli-Tolga Aşkıner ya da Gönül Ülkü-Gazenfer Özcan tiyatroları turneye çıktıklarında kaçırmıyorum... Sonra televizyonlardaki diziler... Kaynanalar, Laf Ebesi, Olacak o kadar, Kuruntu Ailesi ve yakın tarihten Bir Demet Tiyatro....aklıma yer ediyorlar... Komediyi en az tercih ettiğim yer ise Türk sineması... Tiyatroda harikalar yaratsalar da Metin Akpınar-Zeki Alasya beyaz perdede iki seksen yatıyor... Kemal Sunal filmlerini ise hiç bir zaman sevmiyorum... Başrol oynadığı filmlerinden çok, o meşhur kadroyla yaptığı aile filmlerini seviyorum. Yeni yetmelerin gişe rekortmeni filmlerini ve karakterlerini ise hiç...
Şimdilerse ise ekranlarda yeni bir furya esiyor. Hemen hemen her büyük kanalda genç bir kadroyla hazırlanan skeç programları... ''Çok güzel hareketler bunlar, lobolobo loploplop'' sanırım en popüleri... Bu işte aslında geç kalındığını düşünüyorum... Türkiye gibi komedi açısından malzemesi ve takipçisi bol bir ülkede, çoktan mesafe kaydedilmeliydi...
Yazının başındaki mizahı sevmem ifadesini değiştiriyorum... ucuz ve sıradan mizahı sevmem... Durum komedileri, siyasi taşlamalar ya da mesaj kaygılı zorlama espiriler... bunlardan bahsediyorum... Neyse ki şimdilerde yavaş yavaş bu geleneklerden gençler sayesinde uzaklaşıyoruz... (Levent Kırca'ya ''Get a life'' demek istiyorum...It's over man)
Dediğim gibi, komedi, sinemada belki de en az izlediğim tür... Bu türde pek bir müşkülpesentim doğrusu... Sadece Türk değil dünya sinemasında da beğendiğim komedi filmleri sayılı... Mel Brooks'un Silent Movie'si ve Peter Sellers'ın Party'si ilk aklıma gelenler... Evdeki arşivime bakıyorum da, tek başına komedi filmi (romantik komedi değil) yok gibi birşey...
Bence bu işi en iyi İngilizler yapıyor. Espiri anlayışları tam bana göre... (Soğuk nevale yakıştırmalarına ne de uygun)
Son yılların parlayan ismi ''Simon Pegg''in filmlerinden daha önceki yazılarımdan birinde bahsetmiştim... Bir göz atın derim... Ama benim asıl sözünü etmek istediğim İngiliz dizileri... ''French and Saunders'', ''Absolutely Fabulous'', ''Keeping up the appearances'' aklıma gelen bir kaçı... BBC'de ya da internette yakalarsanız kaçırmayın, ben kaçırmıyorum... (Bir de, Talk Show'da Dame Edna'nın üzerine tanımıyorum, ama o Avusturalya'dan, my possums...)
Yazıyı, İngiliz komedisi deyince ilk akla gelen isimlerden, ''French and Saunders'', ''Absolutely Fabulous'' gibi dizilerin yaratıcılarından Jennifer Saunders'ın bir parodisi ile sonlandırmak istiyorum... İşte size onun yaratıcı yeteneği ve zekasından göz yaşartacak kadar güldürebilen bir örnek... Karşınızda, Aimless Morris Minor...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder