Tatil dönüşü... Ayvalık'tan çıktık, Bergama, Akhisar üzerinden Manisa yapacağız... Hava kararmak üzere... Sibel ile Ada arabanın arkasında etrafı izliyor... Bende ise ne zamandır hissetmediğim bir duygu... hüzün, özlem, heyecan, hepsi bir arada... eski bir dost ile buluşma öncesindeki gibi... Birazdan hayatımın en mutlu yıllarından ikisini geçirdiğim Akhisar'a varacağız... Hava daha kararmasın istiyorum...
Araba süreken dalıp gidiyorum bir ara... Yıllar ne de çabuk geçmiş... Oysa liseyi bitirişimizi, mezuniyet balosunu, üniversite sınavına girmemizi dün gibi hatırlıyorum... Bunca yıl sonra öyle ayrıntılar beliriyor ki, siz bile şaşırıyorsunuz... Arkadaşlarım, bir bir canlanıyor gözümde... Bazıları ile hala iletişim halindeyiz, ama çoğuyla mümkün mü... Aramak, görmek istiyorum dayanılmaz bir arzu ile onları... Ama kaçı kaldı ki burada yaşayan... Bildiğim, iki... Vakit de ilerliyor, canım sıkılıyor... Keşke daha erken bir saat olsaydı diyorum...
Nasıl da özlem duyuyorum o günlere bir anda... Ne çocuk ne de adamız... Tek sorumluluğumuz dersler... Derlerdi, bu günlerinizi ileride çok arayacaksınız, diye... O zamanlar bilemezdik ki... Bilemezdik ki, büyüyünce herşeyin, herkesin aynı kalmayacağını... Büyümeyi bir şey sandık hep... Hızlı geçsin zaman, birşeyler yapalım şu dünyada istedik... Geçen günlerin bir daha geri gelmeyeceğini fark edemedik... geleceğin aslında ne kadar da yakın olduğunu göremedik...
Nasıl da büyümüş Akhisar... Bizimkilere o yılları, anıları anlatıyorum... Gözlerim tanıdık birşeyler arıyor... Yeni olan hiçbirşeyi görmüyorum, oradan geçerken tüm yenilikler siliniyor... eskiler, bildik mekanlarla hasret gideriyorum... Okulum, lojmanımız, askeri gazino, tren istasyonu, Tahir Ün Caddesi... hepsi yerli yerinde... Hala tanıdık birşeylerin kalmış olması rahatlatıyor...
Bir anda okulun koca ekmek dilimli tostları, biyoloji öğretmeninin bazı harfleri bastırarak söylemesi, uzun park yürüyüşleri, ev toplantıları, mezuniyet gecesi sokakta dans edişimiz, Kuşadası gezimiz, Grease'i izlemek için yaptığımız İzmir yolculuğu, hatıra defterlerine yazılanlar ve tren istasyonundaki vedalaşmamız... hepsi bir bir canlanıyor...
Kalmak istiyorum... Biraz zaman geçirmek... Dokunmak buralara, hissedebilmek yıllar öncesinden kalan ne varsa... Belki birini de görürüm... Bunca yılı ayaküstü bir sohbete sığdırabilir miyiz ki...
Neredeyse Akhisar'dan çıkmak üzereyiz... Güneş teyze ile Yüksel amcaların tek katlı evleri yeni binaların arasına sıkışmış, duruyor... Zili çalıp, merhaba demek istiyorum...Onları bıraktığım gibi bulmak... Önlerinden geçiyorum... içim acıyor... Durmuyorum, duramıyorum...
Mezun olduktan sonra grup halinde bir ya da iki kez bir araya geldik, sonrasını bir süre mektuplar halletti... Ama bir süre... Sonra herkes bir yere dağıldı... üniversite, hayat derken, yabancılaştık istemeden... Ara ara o mektupları, deftere yazılanları okurum, gülümserim hepsine... hiç unutmadım ki o iki yılı ve içinde yer edenleri...
Ayrılırken oradan, yarın birilerini arayıp, görüşme planı yapıyorum kendi kendime... ama ne ertesi, ne de ondan sonraki gün gerçekleştiriyorum planımı...
Gerçek hayata geri dönüş... hissettiklerim, o anın büyüsüyle dünde kalıyor... belki başka bir zamana diyorum kendime... içimde tuhaf bir his...
Bir şarkıyla eskilere gidip, o anları en canlı haliyle yaşamak, şarkının sonunda da radyoyu kapatıp, güne devam etmek gibi birşey gibi geliyor yaşadığım... Belki de aslında orayı ve oradakileri aklımda kaldıkları gibi bırakmak istiyorum... Hep özlem duyacağım halleriyle...
Öyle değil aslında biliyorum... Kızıyorum kendime... Belki gelecek yaz tatiline...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder