Bu kez Efe için bir araya geliyoruz...Ailemize yeni katıldı...Buluşma için maaile heyecanlıyız...Efe, küçük ablamın kızının ikinci oğlu...????? Yani yeğenimin...
Ben ve Ada önceden gidiyoruz İstanbul'a...Gece 12.45 otobüsüyle...Ulusoy-non stop...Tek sırada üç koltuklu olanlardan...Biliyorum daha önce de vardı ama, yok bu onlardan değil. En yenisi...İkili koltuk acayip geniş...Benim gibi uzun boylu biri için bunun anlamı büyük...Uyku zamanı geçen Ada, kısa sürede kucağıma başını koyarak ve yayılarak (çok geniş koltuk demiştim) yol boyunca uyuyor...
Sabahın körü...Merter'deyiz. Köprü çalışmaları nedeniyle ancak öğlene varırız tahminleri boşa çıkıyor... Atlıyoruz bir taksiye, Beylikdüzü'ne...Ev ahalisi uyuyor...Ablam karşılıyor kapıda...Kahvaltı, sohbet derken, diğerleri de kalkıyor...Efe ile tanışıyoruz...Ama gözüm yatakta...Biraz kestiriyorum...
Merak etmeyin İstanbul'da her yaptığımı yazmayacağım...
Efe için Türkiye'nin dört bir yanından gelenler var... Ankara, İzmir, Antalya, Kayseri, Edirne...Hatta yurt dışından bile...Dubai...Anlayacağınız kalabalığız...
Ben ve Ada önceden gidiyoruz İstanbul'a...Gece 12.45 otobüsüyle...Ulusoy-non stop...Tek sırada üç koltuklu olanlardan...Biliyorum daha önce de vardı ama, yok bu onlardan değil. En yenisi...İkili koltuk acayip geniş...Benim gibi uzun boylu biri için bunun anlamı büyük...Uyku zamanı geçen Ada, kısa sürede kucağıma başını koyarak ve yayılarak (çok geniş koltuk demiştim) yol boyunca uyuyor...
Sabahın körü...Merter'deyiz. Köprü çalışmaları nedeniyle ancak öğlene varırız tahminleri boşa çıkıyor... Atlıyoruz bir taksiye, Beylikdüzü'ne...Ev ahalisi uyuyor...Ablam karşılıyor kapıda...Kahvaltı, sohbet derken, diğerleri de kalkıyor...Efe ile tanışıyoruz...Ama gözüm yatakta...Biraz kestiriyorum...
Merak etmeyin İstanbul'da her yaptığımı yazmayacağım...
Efe için Türkiye'nin dört bir yanından gelenler var... Ankara, İzmir, Antalya, Kayseri, Edirne...Hatta yurt dışından bile...Dubai...Anlayacağınız kalabalığız...
Aklıma gelmişken Yıldız'da ''kalaBALIK'' diye bir balık restoranı var, bilginize...
Aile toplantıları nedense ya sevinçleri ya da üzüntüleri paylaşmak için yapıldığından hayatımızın önemli tarihleri arasında yer alır... Peki, bunun bir ortası yok mudur...İlla en uç noktalarda mı bir araya gelinir...Ya düğün ya cenaze... Herkesin kendi hayatı var ve hayat zor, tamam... Ama o içine çok gömüldüğümüz günlük hayatlarımızdan toplu kutlama ya da anmalar için sıyrılabiliyorsak, bunu ara sıra öylesine de yapamaz mıyız...
Zor....Biliyorum... Ama yine de şansımı denemek istedim...
Neyse, biz İstanbul'a dönelim... Bu tip mutlu bir olay için bir araya gelindiğinde insan aslında ne kadar şanslı olduğunu idrak ediyor... Sağlık olduktan sonra gerisinin gerçekten de boş olduğunu anlıyor, eğer hala anlamadıysa...
Biz de birbirmizi tekrar görmenin keyfini bolca çıkarıyoruz...Evde, dışarıda hep birlikteyiz... Sohbet, şarkılar, danslar ama en çok da yemek...Nedense insan sevdikleriyle bir araya geldiğinde hiç olmadığı kadar iştahı açılıyor... Ağzımız hiç boş kalmıyor...Daha kahvaltıdayken öğle yemeğinin mönüsünü konuşuyoruz...Tüm rejimler, perhizler evlere geri dönünce başlanmak üzere unutuluyor...
Zaman kısıtlı olduğundan hep bir arada kalmak istiyoruz... Sohbetler gecelere uzuyor... Resimlerle kanıt topluyor, olur olmadık şeylere gülüyoruz...
Her buluşmanın aslında bir ikinci yüzü de yok değil... Sevinç, mutluluk, özlem bir yandan, dertleşme ve yüzleşmeler diğer... Her aileden bir ''On golden pond'' ya da kötü kopya ''Yengeç Sepeti'' çıkarmak mümkün aslında... Ama her türlü duygu ve karşılaşma aile toplantılarının vazgeçilmezleri değil midir ki zaten...Birlikte yaşarsın herşeyi, rahatlarsın bir şekilde ve hayatına geri dönersin bir dahaki buluşmaya kadar...
Biz de öyle yaptık...Bir dahaki sefere kadar deyip, ayrıldık...
(Bu arada sadece aile için bir not düşmek istiyorum...''Taksi savaşları'' demem sanırım yeterli olacak...Bu buluşmanın en çok hatırlanacak anısı olduğuna eminim...Sibel'cim öptüm...)
Aile kavramını, hele bir de kalabalıksa, seviyorum... Küçük Ev, Sekiz Çocuklu Aile, Waltonlar, Vadideki Hayat hatırlayabildiğim bu konsepte uyan dizilerden bir kaçı...Belki de bu dizileri seyrettiğimiz için bizim nesil daha şanslıdır ha...Ama sonuçta kırsalda ve yıllar öncesinde yaşamıyoruz di mi, bir çocuğun okul masraflarını Ingalls'lar ya da Waltonların bildiğini hiç sanmam...Şaka bir yana, artık çoğu aile için maddi, manevi bir takım gereklilikler nedeniyle bir çocuk yeterli olmak durumunda kalıyor...Bir de ''Bu (zalim) dünyaya mı çocuk getireceğim'' deyip, kendini kandıranlar var ki, onları hiç hesaba katmıyorum...
Geçenlerde 365 alışveriş merkezinde, orada tanıştığım ve ara sıra sohbet ettiğim gençten bir öğretmen ile yine laflıyoruz...Bana evlenince 3-4 çocuk sahibi olmak istediğini, gerekirse birden fazla iş yapabileceğini falan anlatıyor...Dedim, ulan biz mi bu işi çok abartıyoruz...Özele değil de devlet okuluna yollarsın çocuğu, olur biter...ancak diğer yandan da tek çocuğuma neden tüm imkanları sunmayayım diyorsun...Gel de çık işin içinden...Herşeyin eğitim masraflarını karşılamaya endeksliymiş gibi gözükmesi sinir bozucu...Peki, ya kardeş, aile, hem de büyük bir aile duygusu, bunları çocuğuna vermek daha önemli değil mi... Seçim yapmak güç, aslında seçimlik de bir durum yok ya... Aile her zaman önce gelir...
Bir süredir ertelediğimiz dört kişilik bir aile olma fikrinin tekrar gündeme getirme zamanı geldi galiba... Siiiiiiiibeeeeeeeeelll...
Aile toplantıları nedense ya sevinçleri ya da üzüntüleri paylaşmak için yapıldığından hayatımızın önemli tarihleri arasında yer alır... Peki, bunun bir ortası yok mudur...İlla en uç noktalarda mı bir araya gelinir...Ya düğün ya cenaze... Herkesin kendi hayatı var ve hayat zor, tamam... Ama o içine çok gömüldüğümüz günlük hayatlarımızdan toplu kutlama ya da anmalar için sıyrılabiliyorsak, bunu ara sıra öylesine de yapamaz mıyız...
Zor....Biliyorum... Ama yine de şansımı denemek istedim...
Neyse, biz İstanbul'a dönelim... Bu tip mutlu bir olay için bir araya gelindiğinde insan aslında ne kadar şanslı olduğunu idrak ediyor... Sağlık olduktan sonra gerisinin gerçekten de boş olduğunu anlıyor, eğer hala anlamadıysa...
Biz de birbirmizi tekrar görmenin keyfini bolca çıkarıyoruz...Evde, dışarıda hep birlikteyiz... Sohbet, şarkılar, danslar ama en çok da yemek...Nedense insan sevdikleriyle bir araya geldiğinde hiç olmadığı kadar iştahı açılıyor... Ağzımız hiç boş kalmıyor...Daha kahvaltıdayken öğle yemeğinin mönüsünü konuşuyoruz...Tüm rejimler, perhizler evlere geri dönünce başlanmak üzere unutuluyor...
Zaman kısıtlı olduğundan hep bir arada kalmak istiyoruz... Sohbetler gecelere uzuyor... Resimlerle kanıt topluyor, olur olmadık şeylere gülüyoruz...
Her buluşmanın aslında bir ikinci yüzü de yok değil... Sevinç, mutluluk, özlem bir yandan, dertleşme ve yüzleşmeler diğer... Her aileden bir ''On golden pond'' ya da kötü kopya ''Yengeç Sepeti'' çıkarmak mümkün aslında... Ama her türlü duygu ve karşılaşma aile toplantılarının vazgeçilmezleri değil midir ki zaten...Birlikte yaşarsın herşeyi, rahatlarsın bir şekilde ve hayatına geri dönersin bir dahaki buluşmaya kadar...
Biz de öyle yaptık...Bir dahaki sefere kadar deyip, ayrıldık...
(Bu arada sadece aile için bir not düşmek istiyorum...''Taksi savaşları'' demem sanırım yeterli olacak...Bu buluşmanın en çok hatırlanacak anısı olduğuna eminim...Sibel'cim öptüm...)
Aile kavramını, hele bir de kalabalıksa, seviyorum... Küçük Ev, Sekiz Çocuklu Aile, Waltonlar, Vadideki Hayat hatırlayabildiğim bu konsepte uyan dizilerden bir kaçı...Belki de bu dizileri seyrettiğimiz için bizim nesil daha şanslıdır ha...Ama sonuçta kırsalda ve yıllar öncesinde yaşamıyoruz di mi, bir çocuğun okul masraflarını Ingalls'lar ya da Waltonların bildiğini hiç sanmam...Şaka bir yana, artık çoğu aile için maddi, manevi bir takım gereklilikler nedeniyle bir çocuk yeterli olmak durumunda kalıyor...Bir de ''Bu (zalim) dünyaya mı çocuk getireceğim'' deyip, kendini kandıranlar var ki, onları hiç hesaba katmıyorum...
Geçenlerde 365 alışveriş merkezinde, orada tanıştığım ve ara sıra sohbet ettiğim gençten bir öğretmen ile yine laflıyoruz...Bana evlenince 3-4 çocuk sahibi olmak istediğini, gerekirse birden fazla iş yapabileceğini falan anlatıyor...Dedim, ulan biz mi bu işi çok abartıyoruz...Özele değil de devlet okuluna yollarsın çocuğu, olur biter...ancak diğer yandan da tek çocuğuma neden tüm imkanları sunmayayım diyorsun...Gel de çık işin içinden...Herşeyin eğitim masraflarını karşılamaya endeksliymiş gibi gözükmesi sinir bozucu...Peki, ya kardeş, aile, hem de büyük bir aile duygusu, bunları çocuğuna vermek daha önemli değil mi... Seçim yapmak güç, aslında seçimlik de bir durum yok ya... Aile her zaman önce gelir...
Bir süredir ertelediğimiz dört kişilik bir aile olma fikrinin tekrar gündeme getirme zamanı geldi galiba... Siiiiiiiibeeeeeeeeelll...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder