26 Mayıs 2009 Salı

JUDAS PRIST - Rock hard, ride free


Blogumu Tuğrul ve Umur ile oluşturduktan sonra, sayfama hemen birşeyler koyayım dedim ve hazırda bulunan geçen yıl Zor dergisi için yazdığım bir konser yazısını ilk yazım olarak seçtim.

Temmuzun en sicak gunlerinden biri. Ankara dan Judas Priest konseri icin Istanbul a gidenlerin çoğu gibi günü Ortaköy’de geçirdik.
Konser saatinin yaklaşmasıyla heyecanımız artıyordu. Kuruçesme Arenaya doğru yürümeye başladık. Arenanın çevresini sarmış ama bir nedenle içeri girmeyi henüz tercih etmeyen kalabalık arasından ilerledik. Umulanin aksine hiç kuyruk sırası beklemeden, guvenlikten gecerek arenanın içine süzüldük. (O an yanımıza fotograf makinası almadığımıza pişman olduk)

Arena bekledigimden küçüktü ama sahnenin hemen yanindaki bogaz manzarasi nefes kesiyordu. Ortama bir anda ısındık. Konser t shirtlerimizi alır almaz üzerimize geçirdik. Birer icecekle ferahlarken agirlikli olarak seksenlerin -rock muzigin top yaptigi o guzel yillar- hit parcalarindan hazırlanmis cd'yi dinlemeye koyulduk.

Arena yavaş yavaş doluyordu. Bir ara Judasin hakettigi kalabalik sayısına ulasamayacağı dusuncesiyle endiselendik. Neyseki hinca hinc olmasa da konser saati yaklastikca hatiri sayilir sayidaki dinleyici arenayi doldurdu.
Gençler ağırlıkta olsa da bizim (80 gençliği) generasyondakilerin sayisi hic de azimsanacak gibi degildi. Bu rahatlaticiydi doğrusu.
Bir sure sound checkleri dinledik. Saat 21.00’i gösterirken havayla birlikte sahne isiklari da karardi. Once bir ugultu, ardindan alkislar yükseldi. Kalabaligin judas priest diye bagirmasiyla baslayan tezahurat, Nostradamus’un introsu ile doruğa cıktı. Ve karsinizda Judas Priest.

Metalin Tanrıları Turkiye'deki ilk konserini son albümleri Nostradamus'un açılışındaki Dawn of creation-Prophecy ile yaptı.
Grup parçanın girişini çalarken, Rob Halford gumus rengı kapşonlu kostum ve asası ıle sahneye heybetli bir giriş yaptı. Yılların sesi neredeyse eskisi kadar güçlüydü. Ancak ilk parcadan itibaren Halford’un fiziksel olarak-umarız ciddi değildir-sorunlu bir dönemden geçtigini gözledik.

İngiliz beşli ilk yeni parçadan sonra grubun agır toplarını tek tek seslendirmeye başladı. Heavy metalin en büyük isimleri arasında yer alan Judas, sahnede bu kez her zamanki kadar kareografik bir şov sergilemese de, Hill dahil Tipton ıle Downing'in enerjisi göz ve kulak doldurdu.

Ancak İstanbul için seçilen setlist dogrusu biraz beni şaşırttı.
Eat me alive, Between the hammer and anvil, Devil’s child ve Angel’ın yerine Beyond the realms of death, Victim of changes, Sentinel, Ripper, Diamonds and Rust gibi Judas’ı judas yapan parçaları dinlemeyi tercih ederdim.
Benim konserin açılış parçası olarak bekledigim Nostadamus'u bırakın, albümün ilk liste parçası War'un bile listeye alınmaması ilginçti. Bütün bunlar konserin 110 dakika sürdügü göz önüne alındığında, kısa kesildiği düşüncesi oluşturdu bizde.

Breaking the law, Hellion-Electric eye ve Painkiller en fazla reaksiyonu alan parçalar oldu.
Pek çogu gibi ben de bu şarkılarda cep telefonuna davranıp birkaç eski dostu arayarak parçaları dinlettim.
Konserde kişisel olarak beni en çok memnun eden parça ise Rock hard ride free oldu. Her zaman Tiptonculardan biri olarak, Tipton'un gerek bu parçada gerekse geneldeki performansı gecenin en iyisi unvanını hak etti. Downing'in Sinner da yaptığı tek kişilik şovu da gözlerden kaçmadı.

Turk rock konser seyircisini her zaman Japon seyircilere benzetmişimdir. Ya parçanın başında ya sonunda ya da solistin birlikte soyleme daveti üzerine coşar, sonra yine durgunlaşır. Belli parçalar hariç baştan sona gruba coskuyla eşlik edilmez. Yine de Judas bu konuda biraz daha şanslıydı. Grubun seyirciden memnuniyeti özellikle Halford ve Tipton’un yüzünden okunuyordu.
Judas bu kez sahne duzeni olarak daha mutevazi bir seçim yapmıştı. Halford’u bir kaç parçada aşagı yukarı taşıyan asansörün dışında, çalınan parçanın ait olduğu albümlerin kapakları gruba arka planında eşlik etti.

Halford’un ilk bisle birlikte artık klasikleşmiş olan ve konserin sonunun yaklaştığı haberini veren Harley ile sahneye girip Hell bent for leather’ı söylemesi tarihe tanıklık etmek gibiydi. Halford bir de Türk bayrağını çıkarıp, üç kez öpünce Kuruçeşme Arena çılgına döndü.
Konser, yine klasik sıra bozulmadan Green Manalishi ve Halford’un seyirciye söylettiği You've got another thing coming ile son buldu.

Biryerlerde patlayan havafişeklerin altında sahnede parlayan Judas, 1970'de çıktıkları yolculugun hakkını fazlasıyla Turk seyircisine verdi.
Judas Priest’i İstanbul’da izlemenin keyfini yirmi yıl kadar gecikmeli de olsa tatmak her rock muzigi takipcisinin hayali olsa gerek.

O aksam boğazın suları metalin tanrılarını dinledi.

Setlist.
Dawn of creation-Prophecy, Metal gods, Eat me alive, Between the hammer and the anvil, Devil's child, Breaking the law, Hell patrol, Death, Angel, Hellion-Electric eye, Rock hard ride free, Sinner, Painkiller,Hell bent for leather,Green Manalishi, You've got another thing coming.
Grup yenilediği setlistte, Rocca Rolla, Stained Class, Sad wings of destiny, Point of entry, Turbo Lover, Painkiller, Jugalator ve Demolition’dan hiçbir parçaya ver vermemiş.

Setlistin albümlere göre sıralaması:
Sin after sin'den Sinner, Hell bent for leather'dan Green manalishi ve albümle aynı adı taşıyan parça, British steel'den Metal Gods ve Breaking the law, Screaming for vangeans'dan You ve got another thing coming ve Devils child, Defenders of the faith'den Rock hard ride free ve Eat me alive, Painkiller’dan Painkiller ve Hell patrol, Angel of retribution'dan Angel ve Nostradamus'dan Dawn of creation-Prophecy ve Death.

Judas Priest: Rob Halford, Glen Tipton, K.K. Downing, Ian Hill ve Scott Travis.

Hiç yorum yok:

Konu Başlıkları