Siyah
Bir yerde okudum belki. Belki duydum birinden. Yaşamın tersi değil ölüm, yaşam doğumla ölüm arası. Peki yaşamın tersi ne. İşte ben onu yaşıyorum şimdi.
Bilmiyorum, nefret ediyorum, herşey, herşey.
Arabasına doğru ilerlerken suratında saklı bir gülümseme vardı. Hani yolda yürürken insanların fark edip de, size tuhaf tuhaf baktığı, anlam veremediği. İşte o cinsten. Ama onların fark edemedikleri, o gülüşlerin içinde hep bir hüzün ve özlemin saklı olduğudur. Bizi gülümseten sonuçta bir anının parçası değil midir. Artık bitmiş, yaşanmış bir şeyi hatırlamak ne kadar gülümsetebilir ki. Ölü birşey hiç güldürebilir mi. Hafızamız bir mezarlık mı. Tanrım. Kim.
Mekanik bir hareketle anahtarı cebinden çıkarttı, arabasının kapısını açtı. Koltuğa otururken, bir anda aklına Meryl Streep'in Silkwood'da sonuna giderkenki hali geldi. Dikiz aynasına baktı, gülümseme hala oradaydı. Aynada kabullenmiş, emin, sonunu bilen biri vardı. Yalnızlık....
Eli marşa gitti ve motorun o güven veren sesi. CD çalarda ise o şarkı.
Sizin hiç son kez dinlemek istediğiniz bir şarkınız oldu mu. Köprü. Belki daha çok geçişi sağlayacak, bir yandan kışkırtırken, diğer yandan kolaylaştıracak. Şanslıyım. Benim var. Beraber söylediğim. Ne ilginçtir o şarkıyı kaç defa, kaç değişik insanla, kaç değişik yerde dinledim. Hepsi de ne kadar da farklıydı birbirinden. Yalnız şarkıydı değişmeyen.
Artık zaman bugün. Yanımda ise sadece ben. Şarkı ise hep orada. İşte başladı......
Direksiyonu daha sıkı kavradı. Yanağı ıslanınca şaşırdı. Aynaya baktı. Tanımadı. Bir an için dönmeyi istedi. Çok....Buraya kadar nasıl gelinmişti. Nerede atlamıştı ya da gerçekte yanlış olan var mıydı. Kader. Yok canım. Kahrolası seçimler. Ama ben buyum işte.
Kırmızıda durdu. Niye.... Dışarı bir göz attı. Etraf bulanmıştı. Gözünü sildi. Birşey değişmedi. Bu kez silecekleri denedi.
Gaza bastı. Kızmıştı. Kendine. Büyük olasılıkla. Nefesini düzenledi. Şarkıyı söylemeye başladı. Tekrar, tekrar, tekrar. Evler bitmişti, ışık ta. Gününde geçmişi yaşamak, kaybettiklerini hala aramak, hiç sahip olamayacaklarına özlem duymak... Hüznün ona yakıştığını düşündü. Normal birşey miydi şimdi bu, ama normal olması da gerekmiyordu ki. Yine de kalbi kırılmıştı. Hep o şarkı. Çoğu zayıflfk diyecekti. Onlar ne bilirlerdi ki. Devam etmek niye. Esas güçlü olan oydu. Hepsini düşündü. Ailesini, geride kalanları daha çok arkadaşlarını, saçma sapan bir yığın insanı da.
İşte şarkının o can alıcı kısmı yine başladı. Sesi biraz daha yükseltti. Farları söndürdü. Yıldızlar ne kadar da yakındı.
"Biliyorum bir gün güzel bir hayatın olacak. Biliyorum, bir gün bir başkasının gökyüzünde güneş olacaksın, ama niye benimkinde değil''
90'larda bir tarih...
-
Black ~
Sheets of empty canvas, untouched sheets of clay
Were laid spread out before me as her body once did
All five horizons revolved around her soul As the earth to the sun
Now the air I tasted and breathed has taken a turn
Oh, and all I taught her was everything
Oh, I know she gave me all that she wore
And now my bitter hands chafe beneath the clouds
Of what was everything
Oh, the pictures have all been washed in black, tattooed everything
I take a walk outsideI'm surrounded by some kids at play
I can feel their laughter, so why do I sear
Oh, and twisted thoughts that spin round my head
I'm spinning, oh, I'm spinning
How quick the sun can, drop away
And now my bitter hands cradle broken glass
Of what was everything
All the pictures have all been washed in black, tattooed everything
All the love gone bad turned my world to black
Tattooed all I see, all that I am, all I'll ever be- yeah
I know someday you'll have a beautiful life,
I know you'll be a sunIn somebody else's sky, but why
Why, why can't it be, why can't it be mine
1 yorum:
pearl jam - best song ever....
Yorum Gönder