Merak ediyorum Türkiye'de şu dizimania ne zaman bitecek diye... Ama yıllardır aynı istikrarla onlarca dizi boy gösteriyor televizyonlarda. Şimdilerde izlenme rekorları kıran şanslı yapımsa Aşk-ı Memnu... Günümüzün İkinci Bahar'ı ya da Asmalı Konak'ı diyelim.
Halid Ziya Uşaklıgil'in ölümsüz eseri olarak lanse ediliyor... Gerçekten de ölümsüz... ama daha çok sonu gelmeyen, bir türlü bitemeyen anlamında... çünkü klasik bir romandan uyarlanan senaryo daha ne kadar sündürülebilir bilmiyorum... Kitabı okumadım ama diziyi yıllar önce siyah-beyaz olduğu dönemlerde TRT'de izledim... Müjde Ar ile Itır Esen'i meşhur eden diziydi... Oynadığı fettan kadın tipiyle dönemin seks sembolleri arasına giren Müjde, üzerine yapışan bu imajdan uzun yıllar kurtulamayacaktı... Boğaziçi kolonyası reklamlarında Müjde’yi sahilde koşarken hatırlayanların okkalı bir ah çektiğini duyar gibiyim...
İlk başladığında ben de Sibel ve Ada'yla birlikte diziyi izleme kararı vermiştim. İlk birkaç bölüm iyi gitti, müzikler harikaydı... Ancak Nebahat Çehre'nin oynadığı Firdevs hanım karakteri geçirdiği kazadan kurtulunca, işin rengi belli olmaya başladı... Senaryo bildiğimizden farklı olacaktı... Ki öyle de oldu... Firdevs hanımın bu kadar ön planda olduğunu, Nihal'in Behlül'e bariz şekilde asıldığını veya şu mutfak erkanını ben hatırlamıyorum... Nihayetinde seyretmeyi bıraktım ama fragmanlardan, basından ya da günlük konuşmalardan dizinin gidişatından haberim oldu... Konuşulanların çoğu ise hikayeden çok, dizideki kadınların bu hafta neler giydikleriyle ilgiliydi... Dizi kendi modasını yaratmıştı çoktan...
Geçen hafta dizinin sezon finali vardı...Ne final ama...Behlül ile Bihter mercimeyi fırına vereceklerdi. Bu defa kesindi...Saati gelince televizyon karşısına dizildik... Koltuğun başında oturan ben bir yandan laptopda birşeyler bakıyor, diğer yandan göz ucuyla Ziyagillerin evinde neler döndüğünü anlamaya çalışıyordum... Sibel ile Ada pür dikkat diziyi izlerken, Nunuş (kayınvalidem) kendi kendine söyleniyordu... İnsan amcasının karısına göz dikermiymiş, kimsede edep, ahlak kalmamış, mışmış da mışmış...
Bilgisayara dalmışım... Bir ara bizimkilerin çığlıklarıyla irkildim... Anladım ki o beklenen sahneler yaklaşmakta... Gerçekten de, ekrana baktığımda Bihter ve Behlül bir otel odasında konuşuyorlardı. Delikanlının yarı çıplak hali, konuşmaktan daha fazlasını beklediğinin işaretiydi ya da oda fazla sıcaktı ya da İt's just me... Biraz sonra anlıyoruz ki kendini ucuz hissedeceği gerekçesiyle Bihter Behlül ile bir otel odasında olamayacağını söylüyor... Peki...
Dizi devam ediyor... Ama durun biraz... Aynı hassas kadın bir kaç sahne sonrasında Behlül ile aganigi maganigi durumunda...Hem de evlerinin bahçesinde... Bir göz planı bir dudak, bir göz, bir dudak ve hoooop Bihter Behlül'ün kucağında... Bu arada Behlül yine yarı çıplak... Bu adam o işin soyunmadan da olabileceğine pek ihtimal vermiyor sanırım...
Bizim evdeki curcunayı tahmin edebilirsiniz sanırım... Sibelcim interaktif izlediği sahneler karşısında sanki Ziyagiller malikanesinde yaşıyormuşcasına tepkiler verirken, kızımsa yüzünü kapayarak kendini koltuğa atıveriyor... Nunuş'a gelince, O odadan kaçarak selamete kavuşuyor... Bense diziyi mi ev halkını mı izleyeyim bilemiyorum...
Peki birkaç sahne arasında değişen neydi de, bizim iki gencimiz ihtiraslarına en olmadık yerde yenik düşüverdiler... Kadın ya adrenalin seviyor, ya bahçe fantazisi var ya da gözü dönmüş diyebilirsiniz... Tamam tamam kadın aşık olsun, hadi adam da... Ama biri kocasını diğeri nişanlısını aldatıyor, hem de aynı çatı altında... Şimdi soruyorum. Aldatma her zaman seks midir... Kiminle aldattığının ya da nerede aldattığının önemi var mıdır veya otel odalarının suçu ne...
İşin ciddi tarafına geliyoruz. Efendim TDK'da aldatma, karı kocadan birinin eşine sadakatsizlik etmesi şeklinde tanımlanıyor. Yani illa evli olmalısınız, geri kalan ilişkilerde sorun yok anlaşılan... Bu da bir algılama biçimi olabilir ama yanlış tabii... Karı koca yerine, bir ilişkiyi paylaşan taraflar dense daha iyi olmaz mı... Geçiyoruz...
Aldatma kafada başlar....Hadi hadi, geç bunları...Böyle geyiklere hiç bir zaman itibar etmedim... Eyleme geçmeden sadece düşündün diye suç işlemiş sayılmazsın... Di mi...
Aldatmanın sebeplerine gelince... Buna hiiiiiç girmeyeceğim, zira zaman ve sayfa yetmez... Şu dünyada ne kadar bir ilişkiyi paylaşan çift varsa, o denli de sebep bulabilirsiniz... Ama okuduklarımızdan ve duyduklarımızdan kaba bir genelleme yaparsak aldatma nedenlerinin başında seks, ego ve heyecan arayışı geliyor... Bunlar erkekler için tabii... Araştırmalara göre kadınların tek nedeni ise romantizme olan açlık... Buna göre kadınların aldatması daha tehlikeli görünüyor... Seks, geçici bir heves gibi fazla ciddiye alınmamalı ama işin içine duygusallık girince heves ilişkiye dönüşüyor ki bu ciddiye alınmalı... Bu nedenle erkekler aldatınca değil kadın aldatınca beraberlikler bitiyor... Ya da bu bilindiği için kadınlar erkekleri affediyor ama erkekler aynı tepkiyi veremiyor...
Ben derim ki gelin yapmayın, yuvaları yıkmayın, evinizde edebinizle kıçınızı kırıp oturun... Sonra iş işten geçmiş olur, pişman olursunuz... Bir iki vecizeyle de anlatmaya çalışırsak... Her koyun kendi bacağından asılır... Her yiğidin bir yoğurt yiğişi vardır... Kendi düşen ağlamaz... Düşenin dostu olmaz.... Hopla da zıpla çekirge... Yok bu olmadı... Ama siz anladınız...
Gelelim dizinin sonuna... İki ateşli genç aylarca direndikleri duygularına, o sıcak gecede boyun eğmişler, aşk sarhoşluğundan nerede olduklarını bir an unutuvermişlerdi... Ve bir çıtırtı... Yok bu Krax reklamı değil... Şimdi bu utanç verici sahneyi kim gördü... Hadi bakalım... Firdevs hanım mı, Nihal mi, Beşir mi yoksa matmazel mi... Yıllar önce Dallas dizisinde JR'ı kimin vurduğuyla ilgili dünya genelinde oynanan bahisler hayli ses getirmişti, bakarsınız dizinin popülerliği sayesinde bu sistem bizde de başlayabilir...Kim bilir...Bence Beşir...
Bu arada, posterler arasındaki benzerliğe ne demeli...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder