4 Ekim 2009 Pazar

Bruges...

Bir haftadır Brüksel'deyim... Daha önce pek çok kez gittiğim Belçika'da, Bruges'ü gezme fırsatı bulamadım bugüne kadar... Arkadaşlarımın tavsiyeleri, ''In Bruges''ü çok sevmemle birleşince, bu kez hep bir sonraki Brüksel seyahatinde giderim diye ertelediğim Bruges ziyaretini yapmaya karar veriyorum...

AB Komisyonu sağolsun... bir seminer için gönderdiği Brüksel daveti, Bruges'ü görmem için aradığım fırsatı oluşturuyor...

Kahvaltı ettikten sonra yatağa geri dönme hissi uyandıran bu kasvetli Avrupa başkentinde dört gün boyu seminerlere katıldıktan sonra, yola çıkmak için harekete geçiyorum...

Sabah erken otelimin yakınındaki tren istasyonundan gidiş-dönüş 25 Euro'ya biletimi alıp, garda beklemeye başlıyorum...

Bu arada, peronda bir kaç kişi beklenen trenin Bruges'e gidip gitmediğini soruyor, ben de daha önce çok kez gitmiş bir edayla onları yanıtlıyorum... İnsanların sormak için beni seçmeleri ilginç... Ya güven veren bir tipim var, ya ne yaptığını biliyor gözüküyorum (bilmiş değil umarım) ya da fazla Belçikalı duruyorum...

İki katlı trenin alt katında, boş bir koltuğa kuruluveriyorum... Müzik dinleyip, etrafı seyrederek zaman geçiriyorum...Bir saatin sonunda durduğumuz istasyonun Bruges olup olmadığına bakarken, birden o levhayı görüyorum...


Tren istasyonundan bir harita alıp, Bruges'ü keşfe başlıyorum... Bruges ile tanışmak heyecanlandırıyor...

Önce ''Our Lady Church''...

























Gezmeye ve resim çekmeye devam ediyorum...


UNESCO'nun Dünya Kültür Mirası Şehirler listesinde yer alan Bruges'da Orta Çağ mimarisine hayran kalmamak mümkün değil..

Market Square... Kentin merkezi... Turistlerin buluşma noktası...


Ve Belfry klisesi.... Tanıdık geliyor mu...


Yol ve gezi acıktırıyor... Patates kızartması ve Coke ile birlikte klisenin altındaki banklarda oturuyor, meydanı ve meydandakileri izliyorum... ''In Bruges'' hakkında bir kaç kişiyle konuşuyorum... Filmden haberdar olmamaları ya da seyretmemiş olmaları hayal kırıklığı yaratıyor... İlgimi tekrardan meydana çeviriyorum, filmden kareleri hatırlayarak...

Bruges, masal kenti gibi... Kanallarla dolu kenti, botla geziyoruz...



Bruges'den manzaralar...













Brug Square... Turist akınına uğrayan bir başka meydan...













Daha çok Bruges....


Gez gez bitmiyor... Düşündüğümden çok daha büyük... Bir torba dolusu Belçika çukulatası elimde, hem yiyor, hem geziyorum... Keyfime diyecek yok...














Tarih ve doğa... Nefes kesiyor...


















Bruges kesinlikle Brüksel'e bakış açımı değiştiriyor...

Yorucu ve keyifli bir turun ardından, bu güzel kenti bırakıp, tekrardan Brüksel'e doğru yola çıkıyorum... Yanımda harika anılarla...

4 yorum:

Hect. dedi ki...

gerçekten çok güzel bir şehir, dantelleri ve çikolatası ile ünlüdür. Ayrıca, kanalları ve korunmuş tarihi yapası ile Orta Avrupa'nın en romantik şehridir. In Brugge, filminde de bu özelliğinden sürekli bahsedilir.

dyg dedi ki...

resimler herrşeyi anlatmış.
bayıldım.

Unknown dedi ki...

görülmeli diyorum...

enginfirol dedi ki...

In Brugge'u izlerken şehrin böyle bir geçmişi olduğunu bilmiyordum. Tarih ve coğrafyayla aram iyi değildir zaten. Sayısal mezunuyum:) Şaka bir yana,
Filmden ve bu fotoğraflardan sonra hayran kalmamak mümkün değil...
Teşekkür ederim.

Konu Başlıkları