Bu yıl yaz tatilini ağustos ayının ortasına bıraktığımız için bir yandan gerginlik, diğer yandan heyecan.... karmaşık duygular içindeyiz...
Ada günler öncesinden hepimiz için bavulları hazırlamaya başladı.... Küçük çaplı bir taşınma sanki... Herbişey valizlerde... Yanıma her zaman bir kaç parça kıyafet aldığımdan, benim işim kolay.... Ana kız işin içinden çıkmakta zorlanıyor... Ya da zorlanmıyor, zira herşeylerini yanlarına almak istiyorlar…
Akşam geç olmadan yatıyorum. Sabah erken yola çıkacağız... Ne de olsa onlar arka koltukta uyuyacaklarından, ben bari biraz dinleneyim...
Sabah gözümü açtığımda Sibel, Ada'nın kafasına göre hazırladıklarını düzenliyordu... İş bittiğinde, kapının önü görülmeğe değerdi...
İki büyük valiz, kızın çek çeki, deniz çantası, kızın dvd playeri ve otuz kadar filmin olduğu çanta, oyuncak çantası, ayakkabı çantası, yiyecek çantası, iki laptop ve yastık ile pike...
Çantaları arabaya yerleştirmek için bir kaç sefer yapıyorum... Bu arada kız uyanıyor... Gitmek için hazırız...
Benzin aldıktan sonra, Antalya'ya doğru yola çıkıyoruz...
Sibel ve Ada her zaman olduğu gibi kısa zaman sonra uykuya dalıyor... Uzun yol sürücüsü için yanında muavin görevi yapan, müzikleri değiştiren, ağzının boş kalmamasını sağlayan ya da sohbet eden birinin olmaması gerçekten hoş değil... Neyse ki, Afyon'a kadar olan yolu seviyorum...
Afyon'da konakladığımız tek adrese, İkbal'e gidiyoruz... Sucuk ve kaymaklı ekmek kadayıfı yedikten sonra, birşeyler bulabiliriz umuduyla mağazalara dalıyoruz... Sibel bir şort beğeniyor... Fiyatını öğrenince, morali bozuluyor... Mağazalardan hızla uzaklaşıyoruz...
Çok sıcak... İkbal'de insanlar serinlesin diye ince plastik borulardan su püskürtüyorlar... Bir aile, kedilerini havaya kaldırmış, su damlacıklarıyla kediyi serinletmeye çalışıyor... Bizim kedimiz yok ama Ada var... Ben de kızımı kaldırıp, su ile serinlemesini sağlıyorum... Bir daha... Bir daha... İş uzayınca küsüyoruz birbirimize...
Yolun ikinci kısmına başlıyoruz... Sıkıcı olanına...
Bu defa yolda bize Tarkan, Sertab ve Işın eşlik ediyor... Şarkılara bazen yüksek sesle ve abartılı bir tonla katılıyorum... Arkadakiler değil ama ben eğleniyorum...
Ve radarlar... Dört, beş tane görüyoruz... Radarı fark eder etmez, insanın hemen hız kesmesi ve polis aracının önünden geçerken suratına salak bir sırıtma kondurması tuhaf… Ben kötü birşey yapmadım der gibi...
Geneşde klimayı açmam… ama sıcak dayanılacak gibi değil… İki seviyesinde açıyorum… sonunu bile bile…
Ve Antalya’dayız… Lara’ya. ablamlara giderken her seferinde önce bir kaybolurum…bu kez de farklı olmadı…
Neyse kısa sürede doğru yolu bulup, eve varıyoruz… Asansörden çıkınca…süprizzzzzzzzzz… babamlar da orada… Bir hafta sonra d,ğer ablam da geşecek…yine bir aile birleşmesi yapacağız… Yaş ileriedikçe böyle şeylerin kıymeti daha bir başka oluyor…
Necoların evinin en keyifli yanları, bir, falezlerin üstünde, onuncu kattan seyretmekten bıkmayacağınız deniz manzarası, iki, dur durak bilmeden yemek… Evde en çok duyulan cümle de doğal olarak, şimdi ne yiyoruz… Bu durumda, tatilde zayıflarım hayalleri olanların ümitleri suya düşüyor ister istemez…
Biraz sohbetin ardından, kestireyim diyorum… Her yer klima… Dalıyorum uykuya… Donarak uyanıyorum… Arabada başlayan klima çarpması denen şey, evde artarak sürüyor ve hastalanıyorum… Boğaz şişmesi, mide bozulması (bu belki de yemektendir) ve kırgınlık… Tatilimizin ilk gününde olacak iş mi…
Esas tatilimizi yapmak üzere aile saadetine bir hafta ara vereceğiz… Yarın öğlen yeniden yola koyulup, Tekirova’ya geçeceğiz… Geçen yıl butik otel formatının fos çıkmasından sonra, bu kez birinci sınıf bir tatil köyü seçeneği bakalım nasıl olacak… Merakla bekliyorum...
1 yorum:
Göksel abi bizim tatil temmuz 12 de başladı ağustos 12de btti.Ben egeliyim ve ordaki yazlığa gittik Didim'e Kuşadasına. Dönerken depresyondaydım ve hala çıkamadım.Ankara denince tüylerim diken oluyor . Klima konusu tek ben,im başıma gelir sanırdım. Yaaa dikkatini çektimi otobüslerde sanki mısır çölünde kalmışız ve millet sıcaktan geberiyormuş gibi klima açılıyor yazları :S ! Bende ne mide kalıyor nede başka bişi.Arabada Ankara'dan Didim'e giderken annemde açmıycaktı ama dayanamadık açtık 2 ye bizde.Tatillere doyum olmuyor,heryıl aynı heyecan ve dönüş hüznü :)
Yorum Gönder